Günümüzde Türk vergi sisteminin adil olmadığı konusunda önemli eleştiriler mevcuttur. Bu eleştirilerin çoğu doğal olarak vergi ödeyenlerden yani mükelleflerden gelmektedir. Mükellefler, genellikle ödedikleri verginin verimli bir şekilde kullanılamadığı, siyasi kaygılarla popülist ve taraflı harcamalar yapıldığı ve bazı kesimlerin çeşitli muaflık ve istisnalarla vergi dışı bırakıldığı yönünde eleştirilerde bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de vergiye karşı aşırı bir direnme mevcuttur. Bu direnme kişisel düzede kaldığında önemli boyutlarda vergi kayıp ve kaçağı oluştururken, tepkilerin baskı ve çıkar grupları etrafında yoğunlaşması vergi mevzuatının değiştirilmesi gibi daha etkili sonuçlar doğurmaktadır. Baskı grupları belli amaçlar doğrultusunda sürekli olarak belli bir organizasyon yapısı içinde hareket ederek, karar alma sürecini etkileyebilmekte ve alınan kararlarda çeşitli şekillerde çıkarlar sağlayabilmektedirler. Bu çıkarlardan en önemlisi hiç kuşkusuz ekonomik çıkarlardır. Baskı gruplarının karar alma sürecinin önemli birer aktörleri oldukları ve siyasi otoriteyi isteklerine uygun olarak yönlendirebildikleri varsayımı ışığında, vergi mevzuatının hazırlanması süreci de baskı gruplarının hedef aldığı bir süreçtir. Çünkü vergilerin ödenmemesi veya az ödenmesi yoluyla da ekonomik açıdan çeşitli çıkarlar sağlanmaktadır. Ülkemizde, siyasal iktidarlar genellikle baskı gruplarının istekleri doğrultusunda kararlar alarak oy uğruna vergilemeden vazgeçebilmekte ve vergi yükünü belli kesimlere yükleyebilmektedirler. Bundan başka, siyasal partilerin vergileme konusunda da değişik görüşleri, birbirine zıt uygulama projeleri bulunduğundan, politik istikrarın bulunmadığı ülkemizde her seçim döneminde mükelleflerin beklentileri başlamaktadır. Her şeye yeniden başlanacak havası verilen “vergi paketi” projelerinin çokluğu, ciddi ve istikrarlı vergi politikası olmadığı izlemini uyandırdığından, yükümlüler kendi kararlarıyla kişisel çıkarlarını korumaya yönelmektedirler. Bu çalışmada öncelikle, vergi mevzuatının oluşumu sürecinde baskı gruplarının karar alma sürecini etkileme aşamaları ve etkileme yolları incelenecektir. Ardından 1998 yılında çıkarılan ve büyük tartışmalara konu olan 4369 sayılı Vergi Kanununun oluşumu sürecinde oluşan baskılar ve bu baskılar sonucunda grupların ne tür çıkarlar sağladıkları açıklanmaya çalışacaktır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise, baskı gruplarının neden oldukları olumsuzlukların engellenmesi konusunda öneriler sunulacaktır.