Küresel ticaretin hızla artması devletleri dış ticaret politikalarını belirlemede hassas bir denge kurma arayışına yönlendirmektedir. Dış ticaret politikalarının uygulanmasında başta tarifeler olmak üzere tarife dışı engeller, miktar kısıtlamaları vb. çeşitli araçlar olarak kullanılmaktadır. Tarife dışı engeller, eşyaların ithalat veya ihracatını idari düzenlemeler, standartlar, belgeler gibi çeşitli araçlar ile uygulanmasıdır. Özellikle dış ticaret belgeleri, tarifeler dışında uygulanan tarife dışı düzenlemeler olmakla birlikte zaman zaman ek maliyet kısıtlama da yaratmaktadır. Son yıllarda tarife dışı engeller, giderek önem kazanan birer politika aracı haline gelmiştir. Zira ülkemizde de dış ticaretin izlemesi kayıt altına alınması ve yerli sanayi üzerinde düşük maliyetli ithalatın olumsuz etkisinin önüne geçmek amacıyla “gözetim belgesi” uygulaması söz konusu olmuştur. Bu uygulama ile Uzakdoğu menşeli malların ithalatında, vergilerde artış veya miktar kısıtlamaları gibi korunma önlemleriyle ithalat süreçlerinin etkin biçimde yönetilememesi nedeniyle ithalata konu belirli ürünlerin gelişim seyrinin izlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada ithalatta gözetim belgesi uygulamasının idari düzenlemelerde yer alan “izleme” amacının ötesinde özellikle korumacı politika aracı niteliği alması eleştirilerek idari, hukuki ve ekonomik açıdan idare ile muhatap olan taraflara yarattığı sorunlar ele alınacak ve çözüm önerileri sunulacaktır.
The rapid expansion of global trade has compelled states to seek a delicate balance in shaping their foreign trade policies. In practice, these policies rely not only on tariffs but also on a variety of non-tariff measures such as quantitative restrictions, administrative regulations, and documentation requirements. Among these, trade-related documents represent regulatory instruments that, while formally distinct from tariffs, often generate additional costs and constraints. In recent years, non-tariff barriers have increasingly emerged as significant policy tools. In Turkey, the introduction of the “surveillance certificate” reflects this trend, primarily aimed at monitoring import flows and mitigating the adverse impact of low-cost imports on domestic industry. This mechanism was particularly adopted in response to imports from Far Eastern countries, where conventional safeguard measures—such as tariff increases or quotas—proved insufficient for effective management of trade flows. This study critically examines the application of the surveillance certificate, arguing that its function has gone beyond the officially stated “monitoring” purpose and has evolved into a de facto protectionist policy instrument. The analysis focuses on the administrative, legal, and economic challenges encountered by the stakeholders subject to this regulation and develops policy recommendations for enhancing both compliance and efficiency within Turkey’s trade regime.